1-Sinovac'in sitesine Türkiye'den girilemiyor, tüm ülkelerde açık sadece Türkiye'de erişime kapalı.
2-Avrupa'daki aşı, hes kodu, maske durumu nedir diye birinci elden öğrenmek için İngiltere, Fransa, Finlandiya, Almanya'daki arkadaşlara sordum. Ne sokağa çıkma yasakları, ne maske baskısı, ne hes kodu olmayanlara yolculuk şu bu yasağı var. Sadece markete vesaire girerken maskeyi takıyorsun, dışarı çıkınca maskeyi de çıkarıyorsun.
3-Bunlardan anladığım şey, Dünya Sağlık Örgütü denilen para baronlarının ve katil Bill Gates'in maşası boşuna Türkiye'yi üss edinmemiş. Artık Türkiye'nin kobay olarak kullanıldığını ve bunun bilinçli yapıldığına tamamen kanaat getirdim. Meşhur kanallardan birinde bir herbokolok "Türkiye 1 günde Fransa'nın 10 günde olduğu aşı kadar aşı oldu, bu da ülkemizin Fransa'dan ne kadar ileride olduğunun kanıtı" deyince de ağlanası halimize güldüm.
4-Tuhaf olan şey şu yukarıdaki bahsettiğim site ve diğer bilgiler somut bilgiler olmasına rağmen, bu yazdıklarıma komplo teorisi diyecek kişilerin ne o siteye girmeye çalışacaklar, ne dediklerimle madde madde ilgilenecekler. Sadece sürü mantığı ile, televizyonda ve umum efkârda oluşturulan algının büyüsü ile hakarete devam edecekler.
5-Daha birkaç ay önce kendi aşımızı üreteceğiz, yurt dışından almayacağız diyen devlet büyüklerine niye sormuyorsunuz ey aşı mudafileri "nerde bizim aşılar" diye! Neden anlamıyoruz artık, geçiştirmek, ikna etmek, susturmak için anlık cevaplar ve yalanlar uydurulup bize ikram ediliyor, kısa süre sonra tam tersi yapılıyor. Bunu bari sorgulayın!
6-Söylediklerimizle alakalı nokta atışı cevabı olmayanlar umumî duygusal itirazlarla dediklerimizi itibarsızlaştırmaya çalışıyor, "ama insanlar ölüyor görmüyor musunuz?" diye. Yine resmi bir veriye bakmalarını tavsiye edeceğim; bu hastalık dünyayı kasıp kavurdu ise, Türkiye'nin veya farklı ülkelerin senelik vefat sayısını karşılaştırsınlar bakalım resmi kaynaklardan. Ölüm sayıları eşit ve hatta birçok yerde bu sene daha geride.
7-Hastalık var yok tartışmasına girmiyorum, izah etmeye çalıştığımız şey; bizi yok etmeye çalışan dış güçler diye meydanları inletirken, sağlık hususunda bir anda nasıl dostumuz oldular? Bizi yok etmek maksatları iken neden yaşatmak için bu kadar hevesliler hem de hususen Türkiye'yi? Mesela dış güçler bizim bilgilerimizi çalacak diye whatsaba karşı ortalığı velveleye verdik, hatta devlet bile katıldı bu kervana haklı olarak, ama aynı mihrakların maşası olan DSÖ Türkiye'ye yerleşti. Evvelden DSÖ'nün Afrika'daki katliamlarını haber yapan kanallar, gazeteler şimdi sus pus oldular bir anda. Buna ses eden, düşünen yok.
Aşı taraftarları avamından profesörüne gazetecisinden siyasetçisine kadar, aşı olmak istemeyenlere küfür hakaret ediyor. Hiçbir dava falan açılmıyor, işlem yapılmıyor.
8-Hülasa, isteyen aşı olsun ama istemeyen bizleri rahat bırakın. İsteyen mukni bir şekilde ne deniliyorsa itaat edip yapabilir, ama istemeyenleri rahat bırakın, biz küfrün ihsanı olmayacağına iman edenlerdeniz, en azından onlardan gelen yiyecekten, içecekten nasıl şüphe ediyorsak ilaçlarından, aşılarından da şüphe ediyoruz. Kâfirin ihsanından şüphelenme ve reddetme hakkımıza saygı gösteriniz!
Not: Nisanda çıkan bu derginin kapağı herşeyi anlatmaya yetiyor aslında.
Harun Çetin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder